Sosyal Medya

Coğrafyamız

CENTCOM’un Suriye’de Ne İşi Var?

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM)’nın bu soruya verdiği cevap çok net: IŞİD! Peki, gerçekten CENTCOM Komutanı General Joseph Votel’ın sebebi ziyaret bu mu, yoksa IŞİD kamuflajlı başka hedef ya da hedefler mi? Ne de olsa ortada “zamanlama” ile başlayan ve cevap bekleyen 5N 1K’lı sorular var.



Prof.Dr.Mehmet Seyfettin EROL - Milli Gazete

 

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM)’nın bu soruya verdiği cevap çok net: IŞİD! Peki, gerçekten CENTCOM Komutanı General Joseph Votel’ın sebebi ziyaret bu mu, yoksa IŞİD kamuflajlı başka hedef ya da hedefler mi? Ne de olsa ortada “zamanlama” ile başlayan ve cevap bekleyen 5N 1K’lı sorular var.

Örneğin; neden şimdi ve niçin komutanın ta kendisi? Bu bol yıldızlı general ve CENTCOM üzerinden kime ya da kimlere nasıl bir mesaj verilmeye çalışılıyor? ABD Başkanı Obama’nın IŞİD ile mücadele özel temsilcisi BrettMcGurk’unAyn-el Arab (Kobani) ziyareti sonrası (her ne kadar bu yalanlansa da) bu ziyaret ne anlama geliyor? Ve General Suriye’de nereye ya da nerelere gitti?

Söz konusu gelişmeyle ilgili olarak Türk basınında yabancı haber ajanslarına dayandırılarak yer verilen bilgi kırıntılarına bakıldığında bunun şeklen IŞİD, içerik olarak ise daha farklı hedefleri içine alan “ucu açık” bir ziyaret olduğu ve Suriye krizinde ABD’nin doğrudan doğruya yer alacağı yeni bir aşamaya girildiği hemen dikkatleri çekiyor.

Bu noktada ABD Genelkurmay Başkanı Joe Dunford’un ABD askerlerinin Libya’yı işgale yönelik hazırlık yaptığını açıklaması daha anlamlı bir hale geliyor. Özellikle de ortaya konulan IŞİD gerekçesi ve bunun yerel-uluslararası kamuoyu desteğini sağlamaya yönelik boyutuyla. Dolayısıyla, ziyaretin hedefi her ne kadar Ocak 2014’ten bu yana IŞİD’in başkenti olarak ilan edilen Rakka olarak açıklansa da, karanlıkta kalan ve cevap bekleyen sorular kaçınılmaz olarak bizleri Rakka sonrasına götürüyor. 

Votel Kimlerle, Nerelerde Görüştü?

Generalin hangi gruplarla görüştüğü bir muamma olarak karşımıza çıkarken, aynı şekilde Suriye içinde nerelere gittiği de tam olarak bilinmiyor? Bu kapsamda CENTCOM’dan yapılan kısıtlı-yazılı açıklama ile diğer kaynaklarda yer alan bilgiler karşılaştırıldığında ortaya ilginç bir tablo çıkıyor. Örneğin, CENTCOM açıklamasında Votel’ın Suriye’de terör örgütü IŞİD karşıtı yerel güçlere eğitim ve danışmanlık hizmeti sunan ABD askerleriyle bir araya geldiği bilgisi paylaşılırken, AP bu ziyaretin hedef kitlesini daha da somutlaştırıyor.

CENTCOM açıklamasında: “General Votel, Suriyeli Arap savaşçılar ve Suriye Demokratik Güçleri liderleriyle çalışan Amerikalı askeri danışmanlarla bir araya geldi” ifadesini kullanırken;  AP, “ABD özel kuvvetleriyle ve Suriye Demokratik Güçleri içerisindeki Arap ve Kürt grupların üst düzey temsilcileriyle IŞİD’e karşı yürütülen mücadeledeki işbirliğini görüştü” diyor.

AP’nin verdiği bilgiler CENTCOM’a göre daha açıklayıcı olmakla birlikte, bu Kürt grupların ve Suriye Demokratik Güçleri içerisindeki Arapların kimler olduğu belirtilmiyor. Oysa biz biliyoruz ki bu Kürt gruplar dediği aslında sadece PYD/YPG ve bölgedeki Suriye milliyetçisi Araplar da bunlardan rahatsız. Bu bağlamda toplantının adresinin Suriye Kürtlerinin gizli başkenti olarak lanse edilen Kamışlı (onların tabiriyle Rojova) olması bile başlı başına bir rahatsızlık nedeni. Dolayısıyla, hangi Arap gruplar sorusunu burada daha anlamlı bir hale getiriyor.

Bu arada, Generalin ziyaret ettiği yerin sadece Kamışlı ile sınırlı olmadığının da altını çizelim. Nitekim CNN kanalı, General’in birçok yeri ziyaret ettiğini ancak bu bölgelerin isimlerini açıklayamayacaklarını duyurdu. Ziyaret bitmiş olmasına rağmen bu yerlerin isimlerinin halen gizli tutulması da bir başka dikkat çekici husus.

Suriye Türkmenleri Bir Kez Daha Yok Hükmünde!

Peki, neden bu yerel gruplar ve Kürt grupların ismi çok net bir şekilde ifade edilmiyor? Ya da bu toplantıda Kürt gruplar ile birlikte Suriye Demokratik Güçleri içerisindeki Arapların adı niçin geçiriliyor?

Bunun bir kaç nedeni var. En başta gelen neden hiç kuşkusuz Türkiye. Bundan dolayı Kürt grupların (daha doğrusu grubun; çünkü Ekim 2014 itibarıyla bu gruplar Dohuk’ta gerçekleştirilen toplantıda tek bir çatı altında birleşti) adı tam olarak zikredilmiyor. Ankara’nın tepkisinden dolayı PYD/YPG güçleri için bir süredir Suriyeli Kürtler ifadesi kullanılıyor.

Diğer Arap grupların da bu sürece dâhil edilmesi, bölgede kurulacak devletin sadece bir Kürt devleti olmayacağına yönelik algı operasyonunun bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye yanlısı Kürt grupların bile birer birer tasfiye edildiği bir süreçte bu grupların adının geçirilmesi, açıkçası tek kelimeyle komedi!

Kuzey Irak’ta olduğu gibi, Kuzey Suriye sürecinde de Türkmenlere yer verilmemesi dikkat çekici bir diğer husus. Dolayısıyla buradaki bir diğer kritik soru niçin bu toplantıda Türkmenler yok, varsa da niçin adları açık bir şekilde zikredilmiyor?

IŞİD’le mücadele kapsamında yerel unsurları güçlendirerek doğru bir yaklaşım sergilediği yönündeki inancının bu geziyle pekiştiğini yanındaki gazetecilere açıklayan General Votel’in, “Buradaki güçlerin yeteneklerine dair artan bir güvenle ayrıldım. Modelin işlediğine ve iyi çalıştığına inanıyorum” ifadesi, yukarıdaki sorular kapsamında ortaya konulan endişeyi daha da derinleştiriyor.

Çünkü Suriye Türkmenlerinin Votel’ın ifade ettiği “buradaki güçler” içerisinde adının zikredilmemesi doğrudan doğruya Türkmen güçlerin IŞİD ile mücadele etmediğine, dolayısıyla da yeni oluşumda yer alamayacaklarına yönelik bir algının oluşmasına hizmet ediyor. Bu algı, önümüzdeki süreçte Suriye Türkmenlerine yönelik her türlü operasyona zemin hazırlaması itibarıyla dikkatlerden kaçmamalı.

Hedef, Sadece Suriye Türkmenleri Değil!

Suriye Türkmenlerinin süreçten dışlandığı bir ortamda Türkiye’nin Misak-ı Milli projesi büyük bir darbe alacağı gibi, Türk dünyasına yönelik politikası da büyük ölçüde ölü doğacaktır.

Yakın çevresindeki Türk varlığına sahip çıkamayan bir Türkiye’nin “uzaktaki Türklere” sahip çıkacağı iddiası ne kadar inandırıcı olur, bunu da sizlerin takdirlerine bırakıyorum.

Dolayısıyla Türkiye’nin her ne pahasına olursa olsun bu kirli tuzağı bozmaya yönelik gereken adımları atması kaçınılmaz bir hal almıştır. Çünkü “Yeni Büyük Oyun” Türk dünyasına doğru büyük bir hızla kayıyor. Bunun ilk işareti Azerbaycan ile verilmişti. Şimdilerde ise Kazakistan ile devam ediyor. Bunu diğer cumhuriyetlerin takip edeceğini söylemek için ise müneccim olmaya gerek yok.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.